
Bu olaylardan sonra 1889'da, 1 Mayıs'ın işçilerin birlik, mücadele ve dayanışma günü olmasına karar verildi.
Türkiye'de ise Cumhuriyet kurulmadan önce, 8 saat çalışma isteği, yabancı şirketlere el koyulması, hafta tatilleri, grev hakkı ve sendikal haklar ve işçi bayramının resmiyet kazanmasıydı işçilerin talepleri. Bu dönemde 1 Mayıs resmi olarak işçi bayramı olarak kabul edilmiştir.
Ancak 1924 senesinde yasaklandı..
Yasaklanır tabi.. Ortada yeni kurulan bir düzen vardır ki, bu durum bağımsızlığını borçlu olduğun makamın kararlarına saygıyı gerektirir. Kaç saat deniyorsa çalışmak, grevi falan düşünmemek gerekir. Birlikte kazanılan özgürlüğün temellerinde, birlikte çalışarak yükselmek hedeflenir.. Başka bir şey istenmez. Yani şımarıklık yapılmaz. Oturursun oturduğun yerde. İhtiyaç duymaya utanılması gereken taleplerde bulunmak, o dönemde bir de hain ayaklanmalarıyla uğraşan devlete saygısızlıktan başka bir şey değildir. Hele ki ilkeleriyle halkını her anlamda korumaya ve kalkındırmayı hedefleyen bir yönetime bu yapılmaz. Buna rağmen 1935 senesinde bahar ve çiçek bayramı olarak resmi tatillerden biri oldu 1 Mayıs. Nitekim gencecik Cumhuriyet, kendisine karşı gelinecek bir ortam oluşturmuyordu. Genç Türkiye'de 1 Mayıs'ın adı kendine ve taşıdığı niteliklere yakışır şekildeydi. ''BAHAR VE ÇİÇEK BAYRAMI'' Üstelik ekonomik anlamda dar boğazdan geçerken tüm işçilere bir gün izin hakkı verildi. 1929 da Dünya çapında bir ekonomik kriz yaşanmıştır.
Bilmeliyiz ki genç Cumhuriyet dönemindeki kalkınma planları kapitalist bir çerçevede, devletçilik ilkesine bağlı kalarak düzenlenmiş ancak fukaralıktan işler yolunda gitmemiştir. Yatırım yapacak sermayedar bulunamamıştır. Ancak o dönemki yönetim işçisinin hakkını devlet güvencesine alarak oluşabilecek haksızlıkları önlemeyi hedeflemiştir.
Ancak Adnan Menderes dönemindeki gelişmeler ülkeyi saçma sapan bir noktaya getirdi. 'Kalkınıyoruz derken batıyormuşuz da haberimiz yokmuş' bu dönemin özet cümlesi olabilir. Kalkınma adına yapılan herşey borçlanarak yapılıyor bu dönemde. Zenginle fakir arasındaki fark belirginleşiyor. Şehirlere göç başlıyor ve gecekondulaşmanın temelleri bu dönemde atılıyor. O günlerde alınan borçlar bugün bile ülkemizin sırtında bir yüktür.
Aslında Türkiye'de 1 Mayıs'ın kutlanma nedenlerinin geçerliliği tam olarak da bu dönemlere denk gelir. Bundan öncesinde ülke kalkınmak için yokluk içinde uğraşırken, bu dönemden sonra ülke ekonomik anlamda bağımlı hale gelmiş, işçi kendi haklarını savunması durumu doğal bir gelişmedir. Ancak bütün Dünya'da baş gösteren 1968 olaylarının ülkemize de yansımış olduğu bir ortamda, işçinin hak arayışı siyasi ideolojilere malzeme olmuştur. O dönemlerde yasa dışı bir şekilde kutlanan ve zaten sağ-sol çatışmasnın ülkeye karanlık günler yaşattığı bir ortam varken 1 Mayıslar pek çok can kaybına neden olmuştur. Sonuç değişmemiş darbe üstüne darbe yaşanmış ama işçiler haklarına kavuşamamıştır.
Günümüzde ise 1 Mayıs yasal olarak kutlanıyor. 2009'dan beri resmi bayram olarak kutlanan bir 1 Mayısımız var. Ülkede rejim değişikliğine kadar varan tehditler varken, özelleştirilecek kurum neredeyse kalmamışken, topraklarımız karış karış satılırken, terör belası ardı ardına eylem düzenlerken, yaşasın 1 Mayıs artık resmi bayram...
Üstelik işçinin kazandığı hiç bir şey de yok. Kayıtsız çalışan sayısı kayıtlı çalışan sayısı kadar neredeyse. İş kanunu haftalık çalışma saatinin 45 saat olduğunu söyler ama bu imkana bazı kurumların dışında çalışanlar ulaşamaz. Günde en fazla 11 saattir çalışma süresi. Haftalık 45 saati geçmeyecek şekilde düzenlenmesi gerekiyor çalışma saatlerinin ama ne yazık ki bu düzenleme bir türlü yapılamıyor.
1 Mayıs İşçi Bayramı ülkemizde yasal ve sol görüşün simgelerinden biri olmuş gibi görünüyor. Bu nedenle olsa gerek ülke iç savaş halindeyken bile bu günü kutlama isteği şiddetle devam ediyor. Milli bayramların kutlanması için gösterilmeyen direniş bu günün kutlanması için gösteriliyor. Yıllardır onca direnişe rağmen işçinin elde ettiği tek hak 1 Mayıs'ın resmi bayram oluşu.
1 Mayıs'ın çıkış noktalarından biri olan Avustralya'da ise asgari ücret Dünya'nın en yüksek rakamlarından biri haline gelmiş durumda.
Günümüzde ise 1 Mayıs yasal olarak kutlanıyor. 2009'dan beri resmi bayram olarak kutlanan bir 1 Mayısımız var. Ülkede rejim değişikliğine kadar varan tehditler varken, özelleştirilecek kurum neredeyse kalmamışken, topraklarımız karış karış satılırken, terör belası ardı ardına eylem düzenlerken, yaşasın 1 Mayıs artık resmi bayram...
Üstelik işçinin kazandığı hiç bir şey de yok. Kayıtsız çalışan sayısı kayıtlı çalışan sayısı kadar neredeyse. İş kanunu haftalık çalışma saatinin 45 saat olduğunu söyler ama bu imkana bazı kurumların dışında çalışanlar ulaşamaz. Günde en fazla 11 saattir çalışma süresi. Haftalık 45 saati geçmeyecek şekilde düzenlenmesi gerekiyor çalışma saatlerinin ama ne yazık ki bu düzenleme bir türlü yapılamıyor.
1 Mayıs İşçi Bayramı ülkemizde yasal ve sol görüşün simgelerinden biri olmuş gibi görünüyor. Bu nedenle olsa gerek ülke iç savaş halindeyken bile bu günü kutlama isteği şiddetle devam ediyor. Milli bayramların kutlanması için gösterilmeyen direniş bu günün kutlanması için gösteriliyor. Yıllardır onca direnişe rağmen işçinin elde ettiği tek hak 1 Mayıs'ın resmi bayram oluşu.
1 Mayıs'ın çıkış noktalarından biri olan Avustralya'da ise asgari ücret Dünya'nın en yüksek rakamlarından biri haline gelmiş durumda.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder